İstanbul’un kalbinde, hem tarihi hem de teknolojiyi aynı kampüste buluşturan bir üniversite hayal edin. Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), 1911’de Hendese-i Mülkiye Mektebi olarak kurulduğunda hedefi, ülkenin altyapısını inşa edecek mühendisler yetiştirmekti. Bugün ise bu köklü mirası, yapay zekâdan sürdürülebilir enerjiye kadar uzanan alanlarda geleceğe taşıyor.
İki Dünya, Tek Üniversite: Yıldız ve Davutpaşa Kampüsleri
YTÜ’nün adını aldığı Yıldız Kampüsü, Beşiktaş’ta Boğaz’a nazır tarihi binalarıyla öğrencilerine ilham verirken; Davutpaşa Kampüsü geniş yeşil alanları, modern fakülteleri ve araştırma merkezleriyle bilimin üssü konumundadır. Her iki kampüs de öğrencilerine hem akademik hem sosyal anlamda zengin bir deneyim sunar.
Mühendislikte Güçlü, Sanatta da Var
Yıldız Teknik Üniversitesi denince akla önce mühendislik gelir; makine, elektrik-elektronik, inşaat ve bilgisayar mühendisliği bölümleri Türkiye’nin en iyi programları arasındadır.
Ancak YTÜ sadece teknik alanlarda değil, sanat ve tasarımda da iddialıdır. Mimarlık Fakültesi ve Sanat ve Tasarım Fakültesi, yaratıcı projeler üreten öğrenciler yetiştirir.
Araştırma ve Yenilik
Üniversite, Teknopark İstanbul ve kendi araştırma merkezleri aracılığıyla öğrencilere girişimcilik ve inovasyon fırsatları sunar. Start-up projeleri, AR-GE çalışmaları ve uluslararası yarışmalar, YTÜ öğrencilerinin sık sık gündemde olmasını sağlar.
Şehirle İç İçe Sosyal Yaşam
İstanbul’un sunduğu kültürel zenginlik, öğrencilerin ders dışındaki hayatını da renklendirir. Konserler, teknik geziler, öğrenci kulüpleri ve spor etkinlikleri, kampüsleri sürekli hareketli tutar. Özellikle Davutpaşa’daki bahar şenlikleri, mezunlar için bile unutulmaz anılardan biridir.
Yıldız Teknik Üniversitesi, tarihi köklerini koruyarak modern dünyanın gereksinimlerine uyum sağlayan, mühendislikten sanata uzanan geniş bir vizyon sunar. Burada mezun olmak, sadece bir meslek değil; aynı zamanda şehirle, bilimle ve yenilikle iç içe bir yaşamı deneyimlemek anlamına gelir.